16 Kasım 2010 Salı

Küplere Binmek Deyiminin Hikâyesi

Vakti zamanında bir köy câmisinde, vâiz efendi cemâate nasihat ediyormuş. Kurban Bayramı'nın arafesi imiş. Vâiz:

"Ey Muhammed ümmeti!" demiş. "Yarın kurbanlarınızı keseceksiniz. Bilesiniz ki bu büyük bir sevaptır. Kestiğiniz kurbanları Allâh kabûl etsin. Şunu unutmayın ki köyümüzde fakir fukara çoktur. Fukaraya et dağıtınız. Evceğizleri şenlensin. Hem böylece sevâbınıza sevap katarsınız. Bugün kurban ettiğiniz hayvanlar, yarın Sırat Köprüsü'nde sizlere binek olacak."

Cemâatin içinde saf yürekli bir delikanlı varmış. Buncağızın anası olacak kadın pek bi' cimriymiş. Kurbanı kesmesine kesermiş ama zırnık lokma kimselere dağıtmaz, kavurma eder küplere bastırırmış. Delikanlı vaazdan sonra usul usul vâiz efendinin yanına varıp:

"Hocam, benim anam kurban kesmesine keser de kimselere dağıtmaz, kavurma eder küplere bastırır. Acaba o sıratta neye binecek?" diye sormuş.

Vâiz, delikanlının bu samîmi sorusuna şakayla karışık cevap vermiş:

"Oğlum senin anan da küplere binecek!"

***

Bu deyim, hikâyesindeki anlamından çok farklı olarak, "çok kızmak, öfkeden delirmek" mânâsında kullanılır.

Kekik ve Faydaları


Kekik, çorba, salata ve et yemeklerinde lezzetlendirici olarak kullanılır. Süzgeçteki bir miktar kekik üzerine kaynamış su dökülerek hazırlanan çay lezzetli bir hazmettiricidir.

Kekik bağırsak kasılmalarını çözer, ağrıları giderir, safra salgılarını artırarak hazmı kolaylaştırır. Hastalıklarda koruyucu, tedavi edici ve süratli ağrı kesici tesiri vardır. Çayının içilmesi veya yağının ağrılı yere sürülmesi halinde hızla faydası görülür.

9 Kasım 2010 Salı

Abbas Yolcu

Şule mahlası ile şiirler yazmış olan Abbas Hoca - Abbas Molla diye de bilinir - adındaki bir halk şairi, şairliği kadar gezginliği ile de meşhurmuş. Azerbaycan ve İran’ın pek çok yerini gezmiş. Hindistan’ı, Arabistan’ı, Mısır’ı ve Kafkasya’yı görmüş. Gittiği her yerde tatlı dili, tatlı sohbetiyle çok sevilmiş ve meşhur olmuş. Bu nedenle her nereye gitse, “Aman gitme, aman biraz daha kal” diye ısrar ederlermiş.

Buna karşılık Abbas Hoca, “Yok efendiler. Yolcudur Abbas, bağlasan durmaz” der ve heybesini omuzladığı gibi başka bir memlekete doğru yola çıkarmış.

***
Bu deyim, “İstesem de kalamam, gitmek zorundayım” manasında kullanılır. Halk arasında, “Yolcudur Abbas, kimseye bakmaz” şeklinde de söylenir.

3 Kasım 2010 Çarşamba

TARBZON'UN FETHİ


Fatih Sultan Mehmed devrinde Akkoyunlu sultanı Uzun Hasan, Osmanlı devletinin doğuda en mühim rakibi haline gelmişti(1459). Uzun Hasan, Fatih Sultan Mehmed'e elçi göndererek himayesindeki Trabzon Rum İmparatorluğunun Osmanlı hazinesine haraç vermekten affını rica etmiştir. Müsbet bir cevap alamayınca Osmanlı hududunu aşarak Koyunluhisar Kale'sini zaptedip açıktan açığa hasım vaziyetine geçmişti(1461).

Bunun üzerine Fatih Sultan Mehmed sefere çıkmış, Koyunluhisar'ı geri aldıktan sonra Bulgar dağına doğru ilerlemiştir. Gümüşhane dağlarından bir yüksek tepenin önünde Uzun Hasan'ın anası Sare Hatun, birtakım elçiler ve hediyelerle Fatih'in ordugahına gelip arz ettiği oğlunun sulh isteği, Trabzon seferinde tarafsız kalması şartıyla kabul edilmiş ve Sare Hatun seferin selametini temin için seferin sonuna kadar Osmanlı ordusunda alıkonulmuştur. Fatih Sultan Mehmed, bu Hatuna çok hürmet etmiş, "Ana" diye hitab etmiştir.

Gümüşhane'nin sarp ve karlı dağlarından ve ormanlarından yol açtırarak ordusunu aşırıp geçiren Fatih'in bu çetin hareketi İstanbul kuşatmasında karadan gemi yürütmesi kadar büyük bir muvaffakiyettir.

Bu çok güç hareket esnasında Fatih'in Bulgar dağı yamaçlarından yayan çıkmak mecburiyetinde kaldığını gören Sare Hatun:
- Hey oğul, bu Trabzon'a bunca zahmet nedendir?
deyince Sultan,
- Hey ana, bu zahmetler Trabzon için değildir. Bu zahmetler Allah için, din içindir. Zira elimizde İslam kılıcı vardır. Eğer bu zahmeti etmezsek bize gazi demek layık olmaz. Yarın Hak huzurunda mahcup oluruz.

Trabzon imparatoru hem karadan, hem denizden kuşatılmış ve şiddetli çarpışmalar yaşanmış, nihayetinde kayıtsız şartsız teslim olmaya mecbur bırakılarak fethedilmiştir.

Burun Kanaması

Burun kanamaları, hassas kan damarlarıyla kaplı olan ve burun deliklerini ayıran kıkırdakta görülür. Daha derinde olan ve durdurulması zor olan kanamalarda, baş geriye eğilmeden dik olarak oturmak veya ayakta durmak gerekir. Dik olmak, kanın burun damarlarına akışını yavaşlatır. Burun, baş ve işaret parmağıyla sıkılır ve ağızdan nefes alınır. Bu şekilde 5-10 dakika devam edilir. Kanama durdurulamazsa acil tıbbi yardım istemekte fayda vardır.