8 Ağustos 2011 Pazartesi

Fermuarın İcadı

Fermuar'ın bulunuşu aslında bir zaruriyetten kaynaklandı. 1. Dünya Savaşından önce insanlar giysilerini iri ve kapanması zor olan düğme ile kapatmaya çalışırlardı. Bu sırada ortaya çıkan Whitcomb L.Judson, Chicago'lu bir makine mühendisiydi. Judson o yıllarda Tramvay ve otomobil gelişmelerini incelemekte ve başarılı buluşlara imza atmaktaydı. 1891 yılında Judson, "ayakkabılar için kilit açıcı" buluşuyla ortaya çıktı.

Ancak Judson'un buluşunda birçok tasarım hatası vardı. Yaratıcı zeka'nın bir ürünü olan buluş kaba ve kullanışsız olduğu için tutulmadı. Judson'un şirketinde çalışan Gideon Soundback isimli İsveçli bir genç mühendis "Kancasız" isimli buluşuyla büyük ilerleme yaptı. Esnek ve güvenilir olması için bağlayıcıların küçük olması gerektiğini farketti. 1913'e kadar bu doğrultuda hareket ederek buluşunu geliştirdi.

1917 'de ABD'nin savaşa girmesiyle birlikte, donanma komutanı binlerce fermuar ısmarlayarak bir gecede Soundback'i zengin etmekle kalmayıp, hepimizin vazgeçemediği ve açık kaldığında rezil olabileceğimiz çok önemli bir buluşun bu günlere kadar taşınmasına yardımcı oldu.

Sonuç olarak, birçok tesadüfi icat gibi, fermuar da bir dizi maceradan sonra bugünkü halini aldı.

13 Ocak 2011 Perşembe

RTÜK'ten Muhteşem Yüzyıl'a uyarı cezası!


Radyo ve Televizyon Üst Kurulu, daha yayına girmeden önce tartışmalara sebep olan 'Muhteşem Yüzyıl' dizisi için kararını verdi.

Radyo Televizyon Üst Kurulu yaptığı toplantıda tartışmalara neden olan “Muhteşem Yüzyıl” dizisini masaya yatırdı.

RTÜK uzmanları, hazırladıkları raporda dizinin, RTÜK Yasası’nın 4. maddesinin “e” fıkrasında düzenlenen, “Yayınların toplumun milli ve manevi değerlerine ve Türk aile yapısına aykırı olmaması” ilkesine ters düştüğünü belirtti.

Açıklamada şunlar kaydedildi:


“Yapılan değerlendirmeler sonucunda, söz konusu dizi filmde 3984 Sayılı Yasanın 4. Maddesinin 'yayınların toplumun milli ve manevi değerlerine aykırı olmaması'na ilişkin (e) bendinin, tarihe mal olmuş bir şahsiyetin mahremiyeti konusunda gerekli hassasiyet gösterilmemek suretiyle ihlal edilmiş olduğuna ve ilgili yayın kuruluşunun 3984 Sayılı Yasanın 33. Maddesi gereğince uyarılmasına karar verilmiştir.

3984 Sayılı Yasanın 33. Maddesine göre, Üst Kurul, öngördüğü yükümlülükleri yerine getirmeyen, izin şartlarını ihlal eden, yayın ilkelerine ve bu Kanunda belirtilen diğer esaslara aykırı yayın yapan özel radyo ve televizyon kuruluşlarını uyarır veya aynı yayın kuşağında açık şekilde özür dilemesini ister.”

Bu talebe uyulmaması veya aykırılığın tekrarı halinde ihlale konu olan programın yayınının, 1- 12 kez arasında durdurulacağı ifade edilen açıklamada, söz konusu programla ilgili olarak RTÜK'e 11 Aralık 2010 tarihinden itibaren pek çok şikayet geldiği bildirildi. Şikayetlerde genel olarak programın yayından kaldırılmasının talep edildiği belirtilen açıklamada, ancak RTÜK'ün programlara yayınlanmadan önce müdahale etme veya programları yayından kaldırma yetkisi bulunmadığı vurgulandı.

RTÜK’e 2010 yılının 9 aylık döneminde 64 bin 664 vatandaş bildirimi yapılırken yalnızca “Muhteşem Yüzyıl” dizisiyle ilgili 11 Aralık - 6 Ocak tarihlerinde 74 bin 911 şikâyet gelmişti.

Kaynak: www.dizimizi.com

16 Kasım 2010 Salı

Küplere Binmek Deyiminin Hikâyesi

Vakti zamanında bir köy câmisinde, vâiz efendi cemâate nasihat ediyormuş. Kurban Bayramı'nın arafesi imiş. Vâiz:

"Ey Muhammed ümmeti!" demiş. "Yarın kurbanlarınızı keseceksiniz. Bilesiniz ki bu büyük bir sevaptır. Kestiğiniz kurbanları Allâh kabûl etsin. Şunu unutmayın ki köyümüzde fakir fukara çoktur. Fukaraya et dağıtınız. Evceğizleri şenlensin. Hem böylece sevâbınıza sevap katarsınız. Bugün kurban ettiğiniz hayvanlar, yarın Sırat Köprüsü'nde sizlere binek olacak."

Cemâatin içinde saf yürekli bir delikanlı varmış. Buncağızın anası olacak kadın pek bi' cimriymiş. Kurbanı kesmesine kesermiş ama zırnık lokma kimselere dağıtmaz, kavurma eder küplere bastırırmış. Delikanlı vaazdan sonra usul usul vâiz efendinin yanına varıp:

"Hocam, benim anam kurban kesmesine keser de kimselere dağıtmaz, kavurma eder küplere bastırır. Acaba o sıratta neye binecek?" diye sormuş.

Vâiz, delikanlının bu samîmi sorusuna şakayla karışık cevap vermiş:

"Oğlum senin anan da küplere binecek!"

***

Bu deyim, hikâyesindeki anlamından çok farklı olarak, "çok kızmak, öfkeden delirmek" mânâsında kullanılır.

Kekik ve Faydaları


Kekik, çorba, salata ve et yemeklerinde lezzetlendirici olarak kullanılır. Süzgeçteki bir miktar kekik üzerine kaynamış su dökülerek hazırlanan çay lezzetli bir hazmettiricidir.

Kekik bağırsak kasılmalarını çözer, ağrıları giderir, safra salgılarını artırarak hazmı kolaylaştırır. Hastalıklarda koruyucu, tedavi edici ve süratli ağrı kesici tesiri vardır. Çayının içilmesi veya yağının ağrılı yere sürülmesi halinde hızla faydası görülür.

9 Kasım 2010 Salı

Abbas Yolcu

Şule mahlası ile şiirler yazmış olan Abbas Hoca - Abbas Molla diye de bilinir - adındaki bir halk şairi, şairliği kadar gezginliği ile de meşhurmuş. Azerbaycan ve İran’ın pek çok yerini gezmiş. Hindistan’ı, Arabistan’ı, Mısır’ı ve Kafkasya’yı görmüş. Gittiği her yerde tatlı dili, tatlı sohbetiyle çok sevilmiş ve meşhur olmuş. Bu nedenle her nereye gitse, “Aman gitme, aman biraz daha kal” diye ısrar ederlermiş.

Buna karşılık Abbas Hoca, “Yok efendiler. Yolcudur Abbas, bağlasan durmaz” der ve heybesini omuzladığı gibi başka bir memlekete doğru yola çıkarmış.

***
Bu deyim, “İstesem de kalamam, gitmek zorundayım” manasında kullanılır. Halk arasında, “Yolcudur Abbas, kimseye bakmaz” şeklinde de söylenir.

3 Kasım 2010 Çarşamba

TARBZON'UN FETHİ


Fatih Sultan Mehmed devrinde Akkoyunlu sultanı Uzun Hasan, Osmanlı devletinin doğuda en mühim rakibi haline gelmişti(1459). Uzun Hasan, Fatih Sultan Mehmed'e elçi göndererek himayesindeki Trabzon Rum İmparatorluğunun Osmanlı hazinesine haraç vermekten affını rica etmiştir. Müsbet bir cevap alamayınca Osmanlı hududunu aşarak Koyunluhisar Kale'sini zaptedip açıktan açığa hasım vaziyetine geçmişti(1461).

Bunun üzerine Fatih Sultan Mehmed sefere çıkmış, Koyunluhisar'ı geri aldıktan sonra Bulgar dağına doğru ilerlemiştir. Gümüşhane dağlarından bir yüksek tepenin önünde Uzun Hasan'ın anası Sare Hatun, birtakım elçiler ve hediyelerle Fatih'in ordugahına gelip arz ettiği oğlunun sulh isteği, Trabzon seferinde tarafsız kalması şartıyla kabul edilmiş ve Sare Hatun seferin selametini temin için seferin sonuna kadar Osmanlı ordusunda alıkonulmuştur. Fatih Sultan Mehmed, bu Hatuna çok hürmet etmiş, "Ana" diye hitab etmiştir.

Gümüşhane'nin sarp ve karlı dağlarından ve ormanlarından yol açtırarak ordusunu aşırıp geçiren Fatih'in bu çetin hareketi İstanbul kuşatmasında karadan gemi yürütmesi kadar büyük bir muvaffakiyettir.

Bu çok güç hareket esnasında Fatih'in Bulgar dağı yamaçlarından yayan çıkmak mecburiyetinde kaldığını gören Sare Hatun:
- Hey oğul, bu Trabzon'a bunca zahmet nedendir?
deyince Sultan,
- Hey ana, bu zahmetler Trabzon için değildir. Bu zahmetler Allah için, din içindir. Zira elimizde İslam kılıcı vardır. Eğer bu zahmeti etmezsek bize gazi demek layık olmaz. Yarın Hak huzurunda mahcup oluruz.

Trabzon imparatoru hem karadan, hem denizden kuşatılmış ve şiddetli çarpışmalar yaşanmış, nihayetinde kayıtsız şartsız teslim olmaya mecbur bırakılarak fethedilmiştir.